2 Aralık 2018 Pazar

Issız bir sokakta uyku



Gökyüzü anlamını yitirmişken görüşüyoruz; ay parçalanırken ve melekler kendini cennetten dünyaya düşüşe bıraktığında. Bana yakınken uzak olmanı seyrediyorum. Kalbimde hissettiğim benliğinin bende olmayışını seziyorum. Zihnimiz ve bütünlüğümüz yorgun, parçalanıyoruz. Belki sistem dediğimiz zırvalıktır bizi bu acınası duruma sürükleyen. Ya da sadece kendimiziz.

Her niyeyse biz, biz olamıyor ve dünya yanındaki her şeyle beraber kötüleşiyordu. Ne farklı dünya, ne farklı galaksi, ne de başka bir hayat engelleyebildi bu kötüleşmeyi. Şeytan her yerde şeytandı ve hep kötüler kazanırdı. Şeytanı canilikten alıkoyan yoktu. Yaptığı oyunlarsa tamamiyle rasgeleydi. Herkes ölecekti acı çekerek. Biz de ölecektik... Yani ben ve bana uzak olan sen.

Şeytan oyunları ile ikimizin de kanına girdi, âdeta ruhumuzun bir parçası haline geldi ve ben onun oyunları yüzünden acı çeken kişiyken, sen zevk ve tutkudan sarhoş olmuş bir haldeydin. Gülüşünü izledim ve her güldüğünde nefes aldığımı hissettim. Sonra gülüşünün arkasındaki iğrençlikler doldu gözüme. Kalbim tekledi durdu, sonra yeniden tüm acılara rağmen atmaya devam etti. Sen zamanla zevklerin için borca ve kötülüğe battın, ben ise asla sakin kalamıyor, gün geçtikçe saçmalıyor, deliriyor ve dışlanıyordum.

Şeytan bizi bir şekilde ayırsa da, aynı şekilde öldürdü bizi. Sokağa atılmış beş kuruşsuz bir ayyaş ve aşkından başka bir şey düşünemeyen, sokaklarda bir aylak misali yürüyüp kaybolan bir deli.

Sen de ben de ıssız bir sokakta bir daha uyanamayacak şekilde uyuduk.


Nagihan Yalçın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder