22 Ağustos 2019 Perşembe

Pasajlar-1: Kelimeler Işık'sız



Türk ve dünya edebiyatından pasajlar... Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar eserinden 'Mısra 11: Kelime ve yalnızlık' bölümünden küçük bir kesidi Saadet Gadiri yorumluyor...

Gece Şiirleri kanalımıza abone olmak için buraya tıklayın!


Adım | Aysun Özgül


Derin bir nefes al. Başlıyoruz. Hazır mısın? Sana senden bahsedeceğim. Endişeli ve seni harekete geçiren, doğumunda duyduğun o sesi hatırla. Bir canlı doğmaya hazırlanıyor. Etrafta tatlı bir telaş, hararetli konuşmalar, bir kadının acısını iliklerine kadar hissettiren can çığlıkları. Saatler süren koca mücadele. Annenin acıya meydan okurcasına sıktığı elleri, ara ara gelip giden ve zamanla artan sancıları var. Etraftakiler durumun sağlıklı bir şekilde ilerlediğini söylüyorlar. Henüz içeridesin fakat dışarı çıkma çabana hayranım doğrusu. Büyük bir mücadele veriyorsun. Mücadelene senin kadar katılan, ancak sen kadar güçlü, belki de senden güçlü biri var dışarıda: Annen.
Az sonra büyük bir topluluğa katılacaksın. Bir yanda var olma, diğer yanda var etmenin güzel heyecanı sarıyor her yanı. Derin bir acının iniltisi duyuluyor son kez ve gelmeden önce anneni, hatta seni daha güçlü harekete geçiren o cümleyi duyuyorsun: “Sakin ol, derin bir nefes al!”Ardından senin sesin, “In-gaa!”, yani senin deyiminle “Dünyaya merhaba!”
Zorlu bir süreçti ama başardınız. Artık buradasın. Öğrenmek için desteğe ihtiyaç duyan, henüz konuşamayan sen, küçücük, iki ayaklı, ancak yürümenin ne olduğunu bilmeyen bir yaratık. Önce emeklemeyi, sonra yürümeyi, koşmayı, çok daha sonraları konuşmayı, hatta kendi kendine yemek yemeyi öğreneceksin. Çok derine dalma. İlk etabı başarıyla tamamladın minik canlı. Doğdun, yürüdün, büyüdün. Algılarının açıldığını hissediyorsun. Sana sunulan her imgeyi kavrıyorsun. Emmeyi bıraktın mesela, artık ellerini kullanıp çatalla meyve yiyebilme bölümündesin, tebrikler. Yaşamanın diğer etaplarına geçmek için çok çaba sarf ediyorsun. Dayan. Belirli bir süre sana sunulan uyarıcıları gayet güzel kapıyorsun. Hatta öğrenme isteğini tetiklediğini ve daha çok bilmek isteğini yansıtıyorsun çevrene, çok güzel. Gelişimin bir aksilik olmadan tamamlanmaya devam ediyor ve sen her geçen gün büyüyorsun.
Bir zaman sonra anne-babanın elinden tutup ailenden sonraki yuvana gitmeye başlıyorsun: Okula. İlk başta bu durum seni biraz ürkütse de yaşıtlarınla birlikte uyum sağlayabiliyorsun. Oyunlar ve etkinlikler, bulunduğun yeri daha çok sevmeni sağlıyor. Çizgi çizme, boyama, boncukla sayı sayma, alfabe derken okuma yazma durumunu da ilerletiyorsun. Yaşıtlarınla çeşitli aktivitelere katılıyorsun. Grup oyunları, geziler, piknikler, seni sosyalleştiren türlü programlarda bulundun hatta. Öğrenme işlemini öğretmenin yardımıyla sürdürüyorsun. Tebrikler, okul sürecin de tıkırında gitti. Başlangıcı ilkokulla yaptın, sonrasında ortaokul, ardından yorucu, hatta sende stres yaratan bir sınava girip lise öğrenciliğine adım attın. Hem keyifli, hem de aksiyonlu bir lise hayatı sende güzel izler bırakarak geride kaldı. Unutulmayan arkadaşlıklar ve tabii ki o hiç unutamayacağın sevdiğin. Güzel günler.
Hayallerin, hedeflerin, yapmak istediğin planların var. Bunun için çok çalışmalı, bol stresli, yorucu ama bir o kadar da içinde güzellikler barındıran bir basamak, yani üniversite sınavın. Temposu yüksek ve stresli günlerin ardından güzel bir puanla üniversiteye adımını attın işte, tebrikler. Artık koca biri oldun. Artık hem bir unvan sahibi, hem de sıkı bir çalışansın.
Peki kendinin ne kadar farkındasın? Neler yaptığının bilincinde misin? Bırakma, devam et okumaya, çünkü asıl gerçekler şimdi başlıyor. Sen ve toplumun diğer üyeleri dünyaya gelmeyi çok iyi başarıyor, fakat hem kendilerine, hem de dünyaya ciddi hasarlar veriyorlar, üzgünüm. Bulunduğun düzeye gelmek için oldukça gayretliydin; farkındayım. Kendini geliştirmen hoştu; aferin. Şu an senden gözlerini iyice açmanı ve bulunduğun yere odaklanmanı istiyorum. Parçası olduğun toplum her ne kadar kendini geliştirse de, çevresine değerini kaybettiriyor. Hatta sana bir sır vereyim mi; etrafındaki senler dünyayı yok ediyor. Ama onları kendilerine getirmek de yine senin elinde. Korkma. Atman gereken adımlar çok yormayacak seni, ama sınayacak. İlk olarak, herkesi dinlemeyi bırak, birilerinin görmesinden korkma, aynıyız; ilk adıma yerde duran o çöpü alıp çöp kovasına atarak başlayabilirsin, korkma! İçsesine odaklan. Seni ve üyesi olduğun grubu toparlamak, senin başlattığın adımlara bağlı. Senin, senlerin adımı bütün olunca düzelmeye başlayacağız.
Bu kadar konuştuk, kimiz biz? Dünyaya geldiği ilk andan beri öğrenen, uygulayan, her canlı gibi büyüyen biz. Bazıları güzellikleri öğrendiği gibi ne yazık ki çirkinlikleri, kötülükleri de öğreniyor. Atacağımız adımlar onları da ilgilendirecek. Bize ‘İnsan’ diyorlar. Dünya milyonlarca insanı binlerce yıldır üzerinde taşıyor. Farklıyız diğerlerinden, henüz yok olmadık, yaşam mücadelesine devam ediyor ve gitgide artıyoruz. Bir yandan parklar, bahçeler inşa ederken, öte yandan çorak alanlar, kesilen ağaçlar, yerlere atılan izmaritler... Doğaya ayak izlerimiz yerine cam kırıkları, yanmış ve yanlış kullanılmış verimli araziler, hatta gezegenimize ağır tahribatlar veren fabrika atıkları bırakıyoruz.
Görüyor musun bak; sana seni anlatayım derken, aslında bize bizi anlattım. Düzeltir miyiz dersin gidişatı? O canavar fabrikaları, nükleer santralleri yok edebilir miyiz? Bir de o unuttuğumuz güven ortamını, yardımlaşmayı, paylaşmayı ve göz göze geldiğimizde yüzümüzde oluşan o masum tebessümü hatırlatabilir miyiz birbirimize? Evet. İnan. Yapabiliriz. Ve gel bu adımın ilkini birlikte atalım.
Okumayı bitirdiğinde kocaman gül ve yaşam sorumluluğunun farkında olarak hareket et. Çünkü adımların, adımlarımız olacak ve çalışmalarımız aslında hepimizi etkileyecek.
Kapını açıp doğduğun dünyaya “buradayız ve farkındayız” demenin işte şimdi tam zamanı... Şimdi sakin ol ve derin bir nefes al...
Aysun Özgül

20 Ağustos 2019 Salı

Karmaşa | Şevval Okçu

bir balçıkla sıvanıyor güneş
bu hangi dilde seni anlatmamın en yakın hali
bu güneş hangi sabahı doğururken geceleri günaha gebe
bu tezatlar karmaşasında hangi cümle sana eş
şimdi tanrı'ya kaç meridyen mesafesinden yaklaşıyorum
gelirken gitmek nasıl
kadınlar hangi eril ele canını teslim eder
ekmek hangi dinde kutsal
şaraba haram diyen kim
şehvet en tehlikeli haline soyunur sondördünde
bu hangi çelişki, hangi sorunun cevabı bu

Şevval Okçu



Sessiz Ağıt | Batuhan Anıl Seyis

Yolcu yolunda gerek.
Bana yolcuyu uğurlamak düşer elbet.
Sırtından bakarım uzaklaşan adımlarına.
Ben, ne gideni geri getirebilirim,
Ne de kalanı avutabilirim.
Belki bir şarkıya nakarat olabilirim,
Belki de küflenmiş bir kitapta, tek sayfa...
Ama ben ne  dalından düşen bir yaprak,
Ne de yaprağı düşüren rüzgâr olabilirim.
Ne bir çocuğun gözündeki gülümseme olabilirim,
Ne de bir gülümsemeye sebep.
Bir şey olamayabilirim.
Belki hepsi de olabilirim.
Oturur bir umut ararım.
Yanı başımda duruyordur,  göremeyebilirim.
Bakınır durur varoluşuma oluş ararım.
Belki ben;
Olsam olsam,
Bu dünyadan gelip geçmiş,
Sessiz bir ağıt olabilirim.
Batuhan Anıl Seyis