28 Kasım 2018 Çarşamba

İçimdeki bir başka 'ben'



Hasan Ali Toptaş'ın Bin Hüzünlü Haz romanı için ilk söyleyeceğim şey, hayal gücünüzün üst safhalarda olması gerekir ki, kitabı okurken yazarın bir düş içinde benzetmelerle yarattığı hikâyeyi kendiniz görüyor, duyuyor ve hissediyormuş gibi olmanız için. Hani kendi içimizde başka bir "ben" yaratır ya da kendi içimizdeki dünyada olasılıklarla dolu bir dünya yaratırız ya; yazar o dünyadaki bir hikâye içinde geçmişle geleceği imgeleyerek bir arayış içinde olduğunu göstermiş.

Alaaddin’i bazen aradığımız bir dost, bir güven, bir sevgili, bir duygu, düşünce ve benim en çok hissettiğim şey "vicdan" gibi de düşündürmüş. Çok etkilendiğim şu kısım vardı ki, yazar içimdeki bir diğer "ben"mişim de böyle yazmış gibi hissettim:
"Ölüye karşı beslediği sevginin derinliği, o anda onun için bir şeyler yapabilmesini engellediği gibi, aralarına da hiçbir şeyle kapatılamayacak ölçüde geniş bir mesafe koymuştur sanki ve kadın şimdi olanca yıkılmışlığıyla bu mesafenin öteki ucunda durmuş, bir yandan gözyaşı dökmekte, bir yandan da dizlerinin dibindeki ölüye ulaşmaya çalışmaktadır."

Ama şunu da söylemeliyim: Her okur bu kitabı farklı algılayabilir, kitap her okura farklı hissettirebilir kendini. Bu dünyayı ve o hayalinde yarattığı dünyadaki insanları yaşama tutunmak için yaratır insan. Bu belki de umuttur. İşte o dünyadan yazara "merhaba" dediğimi hissettim.


Jasmin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder