29 Kasım 2018 Perşembe

Öyle bir geçer zaman ki...


"Cevap veriyorum zamanla her şey geçer diyen akıllılara; geçen tek şey zamandır, anlayan anlatsın anlamayanlara." (Cemal Süreya)


Bu geçen bizim zamanımız; başlangıcını en masum halimizle yaşadığımız, bazı senelerinde tozpembe hayaller kurup büyük bir kısmını beyhude amaçlar için harcadığımız. Nedense en aciz halinde geliyor insanoğlunun aklı başına. Tam olgunlaşıp çözdüğünü düşünürken hayatın sırlarını, göz açıp kapayana dek geliveriyor ömrünün sonbaharına. Her biri altın değerinde iken saatlerin, günleri bir pula değişmişiz. Zaman gelip geçerken, biz hep birbirimizle didişmişiz.

Geriye dönüp de pişmanlıkları yok etme imkânımız olsaydı, hangisinden başlardık ilkin? Şimdilerde bol nasihat yüklü kelamlar ederken, bir zamanlar nasihat dinlemekten nefret eden o gençler değil miydik biz? Zamanı geriye döndürebilecek bir kudret olsa, kendi hesabıma, sımsıkı sarılmak isterdim yitirmiş olduğum insanların boynuna. Af dilemek istediğim o kadar çok kişi, bağışlanmasını dilediğim o kadar çok günahım var ki. Kadrini kıymetini yaşarken bilemediğim, kalbimin bir köşesinde sakladığım, sevgi dolu gözleriyle rüyalarımda buluştuğum, sıcaklığını özlediğim insanlarım var benim.

Biliyorum ki herkes aynı şeyleri düşünüp farklı yüzleri görüyordur şu anda. Dedemi görüyorum ben mesela: Sakalını sıvazlarken, okuduğu gazeteden başını kaldırıp gözlüğünün üstünden bakıyor; şimdilerde benim yaptığım gibi. Şükrü Abim hâlâ genç, hâlâ yakışıklı; otuz üç yaşındaydı henüz ve o yaşta kaldı hep. Ben yaş aldım, o almadı; ölüler yaşlanmaz ki… Bir sarılışı vardı; nefesim kesilene kadar sıkardı. Dayımı kaybettiğimiz yaşa yaklaştı yaşım. Şu an akran sayılırız onunla da. Gülüşünü özledim en çok; gülünce gözlerinde çiçekler açardı. Kemal Abim severdi de, pek belli etmezdi sevgisini. Ama ben hissederdim kimin nasıl sevdiğini.

Benim insanlarım çok, benim insanlarımı saymaya kelimelerim değil, gönlüm yetmiyor. Her biri damla damla gözyaşı, hepsi ömrümün birer mihenk taşı. Halüsinasyonlar görüyorum zaman zaman: Etrafımda bana bakan gözler, unutulmak istemeyen yüzler var. Her birinden kalan bir parça iz var karakterimde. Kurduğum cümlelerde, konuştuğum aksanda, düşünce biçimimde, dünya görüşümde, daha birçok yerde taşıyorum her birini.

Ne güzel söylemiş Josef Breuer, "Yaşlanmanın asıl acı veren tarafı, sevdiklerinizi ve dostlarınızı kaybetmekten çok, sizi inceleyen gözlerin olmamasıdır," diye. Henüz vaktimiz varken, henüz hâlâ sevecek insanlarımız etrafımızdayken bir an önce sımsıkı sarılmalıyız onlara, bir gün yine "keşke" dememek için.


Mehmet Ferah

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder